yedi tamu sekiz uçmag

ahmet ateş

“Tehlikenin olduğu yerde” der, Hölderlin; kurtuluş da çiçek açar. Yazgülü çocukluğundan gençliğine, bedeninin gücünün, becerisinin, ruhuyla uyumunun içinde kocaman bir benlik geliştirir. Bütün sevinçli insanlar gibi onun işi de derinlik ve yüksekliklerle değildir. Duyumsar, düşünür; içinde doğduğu ve var olduğu yüzeylerde keskin bir farkındalıkla yaşar gider.

Kötü bir şaka gibi, okulu bitirip yeni bir hayata, hayallerine kavuşacağı günlerde Yazgülü hastalanır. Bedeninde mor çiçekler açar. Teşhisler, tedaviler, hastaneler… Yazgülü içinde bir yerlerde gittikçe yüzeye çıkmaya çalışan bir ölüm duygusunu fark eder.

Bununla savaşırken içinde yaşadığı toplum da bir denetim toplumuna geçmeye başlar. 12 Eylül’ün baskı, işkence ve korkuyu gündelik hayata yerleştirme siyasetleri…

Yazgülü bütün bu yıkıcı muktedirliklere karşı gündelik yaşamın belirleyiciliği içinde hayaller kurup geçmiş ve şimdideki arzularını kendi ilişkileri içinde geliştirdiği yeni bir etik anlayışla yeniden üretir. Bu üretim onun dönüşümü olup Yazgülü’ye Yedi Tamu Sekiz Uçmag’ı yaşatır.