kopmak için önce bir şekilde sapmak gerekiyor; saptık da geliyoruz…
Doğanın sayısız harika hikayelerinden birinde, neden tırtılların sadece bir kısmının kelebeğe dönüştüğünü anlama çabasında bulunan şey, kelebeğe dönüşen tırtıllarda onları kelebeğe dönüşmeye zorlayan ve ikna eden hayalci hücrelerin ortaya çıkması ve bu hücrelerin sayısının belirli bir eşiği aşmasının söz konusu olduğuydu.
Tırtılın bedeninde, tırtılın nöro-biyolojik yapısındaki bir ufak “sistem hatası ya da çatlağı” sonucunda hayatını başka türlü sürdürmesi gerektiğini “düşünen” ve farklı frekanslarda “kıpraşıp titreşen” hayalci hücreler ortaya çıkıyordu. Hayalci hücreler, “rahatsız” hücrelerdi. Tırtılın bağışıklık sistemi bu hücrelerin düşman olduğunu düşünüyor, onlara saldırıyordu.
Tırtılın, tamamen aynı genetiğe sahip olmakla birlikte nitel bir sıçramaya denk düşen kelebeğe dönüşmesi, işte bu hayalci hücrelerin belirli bir sayıya ulaşıp eşiği aşmalarının ardından bir araya gelmeleriyle, kümeler halinde birbirlerine tutunarak bir ortak bilgi havuzu ve hareket tarzı örgütlemeleriyle mümkün oluyordu.
Özetle, kopmak için önce bir şekilde sapmak gerekiyor; saptık da geliyoruz…